6458 Sayılı Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) İle Uluslararası Antlaşmalar Kapsamında
‘’ULUSLARARASI KORUMA’’
‘’ULUSLARARASI KORUMA BAŞVURUSU’’
VE
‘’ULUSLARARASI KORUMA BAŞVURUSUNUN REDDİ KARARLARINA KARŞI İDARİ İTİRAZ ve YARGI YOLU’’
Hazırlayan: Av. Başak PELİT
BAŞAK PELİT Hukuk & Danışmanlık
GİRİŞ
Günümüz dünyasında her geçen gün yaşam koşulları ve şartları değişmekte olup bunlarla beraber, kimi ülkeler için gelişim daha hızlı olmakta, kimi ülkeler ve toplumlar için ise hayatta kalmanın, en temel hak olan yaşam hakkının dahi korunması ve sürdürülmesi güçleşmektedir.
Ne yazık ki her ülkede, toplumda, medeniyette aynı yönetim sistemi, hukuk düzeni, kuralları ve eşit yaşam koşulları, imkanları bulunmamaktadır. Kimi durumlarda, belirli bir ülkenin vatandaşı olan kişilerin, vatandaşı olmadığı bir diğer ülkeye gitmesini, burada yaşamasını veya buraya sığınmasını, o ülkenin koruması altında yaşamayı talep etmesini zaruri kılan olaylar olabilmektedir.
İnsanların çoğunluğu, temel insan haklarının ve fiziksel güvenliklerinin korunması ve güvence altına alınmasını kendi hükümetlerinden beklerler[1] ve fakat her ülke, gerek hukuk sistemleri gerekse de yönetim biçimleri, siyasi konjonktürleri nedeni ile bu güvenliği ve korumayı sağlayamamakta, kendi ülke vatandaşlarının yaşam ve vücut bütünlükleri, maddi ve manevi hakları ile insan onurlarını yok edici, zedeleyici ve rencide edici tutum ve davranışlar, uygulamalar içerisinde bulunmaktadırlar.
İşte bu noktada devletler, gerek uluslararası antlaşmalar gerekse kendi iç hukuklarındaki düzenlemeler sayesinde zor durumdaki bu kişilere uluslararası koruma sağlayıp, bir başka ülkede var olan zor koşullar yüzünden yahut direkt kendilerine yönelik insanlık dışı muamelelerle karşı karşıya kalan mağdur durumdaki yabancıların uluslararası korunma taleplerini kabul etmekte, başka ülke vatandaşı olan ve tehlike altındaki bu kişilerin koruma altına alınmalarına bu konudaki mevcut hukuki ve kanuni düzenlemeler dahilinde imkan tanımaktadırlar.
Bu çalışmada, Türk Hukukundaki uluslararası koruma sistemi, bu koruma türlerinin neler olduğu, koruma altına alınabilme şartları ve koruma taleplerine dair verilen kararlar için başvurulabilecek hukuki ve yargısal yollar ilgili kanuni düzenlemeler, mevzuatlar ve uluslararası antlaşmalar ışığında ele alınacak ve bu başvurulara dair verilen ve idari işlem niteliğinde kararlara karşı idari yargıda açılan davalardaki mahkeme kararları tahlil edilmeye çalışılacaktır.
6458 sayılı Yabancı ve Uluslararası Koruma Kanunu; yabancıların ülkeye girişi ve ikameti ile ilgili kuralları düzenlemenin yanı sıra uluslararası koruma şart ve usullerini de düzenlemiştir. Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulamasına ilişkin usul bu kanunda düzenlenmiştir.[2]
Uluslararası koruma, devletlerin kendi vatandaşlarının haklarını güvence altına alma sorumluluğunu yerine getirmemesi ya da getirememesi durumunda bu bireyler bakımından ulusal koruma olanağı kalmadığı için ihtiyaç duyulan bir koruma biçimidir ve Türk Hukuku ve ilgili diğer uluslararası antlaşmalara göre de uluslararası koruma, mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statülerini ifade eder. (YUKK m. 1 f.1 b.r) [3]
Uluslararası korumanın temel olarak amacı, kişilere sığınma hakkı arama, mülteci olma veya insancıl hukuka dayalı bir nedenle, bir ülkeye kabul edilme süresince geri gönderilmemeyi, yardımda bulunmayı, yasal danışma ve yardım sağlamayı, fiziksel güvenliği için düzenlemeler yapmayı, gönüllü olarak kendi ülkelerine geri dönmeyi teşvik etme ve desteklemeyi ve yeniden yerleştirme konusunda yardımcı olmayı kapsamaktadır.[4]
[1] https://www.unhcr.org/tr/11080-uluslararasi-koruma-nedir.html (E.T. : 13.06.2021).
[2] AYSEL ÇELİKEL, Yabancılar Hukuku, 24. Basım, İnkılap Kitabevi, 2018, İstanbul, s. 158.
[3]Neşe Baran ÇELİK, Türk Hukukunda Uluslararası Koruma Başvurusunda Bulunan Veya Uluslararası Korumadan Yararlanan Yabancıların Hak Ve Yükümlülükleri, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Özel Sayı C. 1, 2015, s.71-72. (Çevrimiçi : https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/208372 E.T.:13.06.2021).
[4] Zeynep Deniz ALTINSOY, Yabancılar Hukuku Çerçevesinde Uluslararası Koruma, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mayıs, 2015, s.42. (Çevrimiçi : https://www.lexpera.com.tr/ E.T. : 13.06.2021).
Uluslararası korumanın düzenlendiği Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) üçüncü kısım Uluslararası Koruma başlığı altında m. 61 ve devamında uluslararası koruma türleri düzenlenmiştir. Bunun haricinde Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1967 Protokolüyle değişik 28/7/1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme de uluslararası korumaya dair düzenlemeler içermekte olup, Türkiye bu sözleşmeye 1961 yılında taraf olmuş, sözleşmenin kapsamını genişleten 1967 tarihli New York Protokolü'ne de 1968 yılında katılmıştır, Üç tür uluslararası koruma statüsü bulunmaktadır. Bunlar; 1. Mülteci (YUKK. m. 61) 2. Şartı Mülteci (YUKK m. 62) ve 3. İkincil Koruma (YUKK m. 63) statüleridir. Bu statülerin her birinin özellikleri ve şartları ilgili kanun hükümlerine göre tespit edilmektedir. Mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statüsü talep eden yabancılar uluslararası korumadan faydalanabilirler. Bu nedenle öncelikle bu kavramların ne olduğuna ve kimlerin ve statülere sahip olarak uluslararası koruma başvurusunda bulunarak koruma altına alınabileceklerine açıklık getirmek gerekir.
‘’Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında mülteci statüsü verilir.’’ [1]
Türk hukukunda mülteci, ırk, din, tabiiyet, belirli bir toplumsal gruba mensup olması ya da siyasi düşünceleri sebebiyle kendi ülkelerinde yaşayamayan, yaşamaktan korkan ve bu nedenlerle ülkesini terk eden yahut terke zorlanan yabancılardır. 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü, Türkiye’nin de taraf olduğu ve mülteci tanımını, mültecilerin hakları ve sorumluluklarını belirleyen en temel hukuki belgedir. Türkiye, 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’ne koyduğu çekince ile sadece Avrupa’dan gelen sığınmacılara mülteci statüsü vermiştir. Bu çekinceden kaynaklı, Avrupa dışından ülkelerini terk etmek zorunda kalan kişilere mülteci sıfatı verilememektedir. 6458 sayılı Kanunun 61.maddesine göre bu şekilde ülkesini terk eden bir kişiye mülteci statüsü verilebilmesi için bu kişinin Avrupa ülkelerinden gelmesi zorunludur. Bu kapsamda günlük hayatta her ne kadar Türkiye’ye yabancı bir ülkeden göç eden herkese mülteci dense de hukuken yukarıdaki şartların yanında ayrıca bu kişinin bir Avrupa ülkesinden gelmiş olması gerekir.[2] Mülteci statüsü ile alınan uluslararası koruma, maddi manevi belirli özellikleri nedeni ile vatandaşı olduğu ülkede zulme uğrayacağından haklı sebeple korkarak bu ülke dışında bulunan kişilere verilen statüdür.
Yukarıda ifade edilen şartları taşıyan ve bu sebeplerle ülkesini terk eden yahut terke zorlanan ancak Avrupa dışından gelen yabancılara Kanun gereği (YUKKm.62) şartlı mülteci statüsü verilir.[3] İlgili kanun hükmüne göre de;
‘’Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı mülteci statüsü verilir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir.’’ [4]
[1] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6458.pdf (E.T.: 13.06.2021).
[2] https://www.bascihukuk.com/uluslararasi-koruma-statusu-nedir/ (E.T.: 13.06.2021).
[3] https://www.bascihukuk.com/uluslararasi-koruma-statusu-nedir/ (E.T.: 13.06.2021).
[4] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6458.pdf (E.T.: 13.06.2021).
Görüldüğü üzere kanunun tanımı esas alındığında, mülteci ve şartlı mülteci statüleri tanınırken esas alınan kriterler arasındaki tek fark, mülteci statüsü tanınmasına neden olan olayların Avrupa ülkelerinde meydana gelmesi iken şartlı mülteci statüsü tanınmasına sebep olanların Avrupa ülkeleri dışında meydana gelmesidir.
Mülteci ya da şartlı mülteci statüsüne girmeyen ancak vatandaşı olduğu ya da geldiği ülkeye geri gönderilemeyen kişiler bakımından başka bir koruma statüsü öngörülmüştür. YUKK’un 63. maddesinde mülteci ve şartlı mülteci statüsü dışında kalan yabancılar ya da vatansız kişiler için belirli koşullar altında koruma statüsü verilecektir. [1]Bu statü ikincil koruma statüsüdür. İkincil koruma statüsünün uygulanabilmesi için geri gönderilecek kişinin,
- Ölüm cezasına mahkûm olma ihtimalinin olması ya da ölüm cezasının infaz edilecek olması,
- İşkenceye ya da insanlık dışı onur kırıcı ceza ya da muameleye maruz kalacak olması,
- Uluslararası ya da ülke çapında silahlı çatışma durumları sebebiyle hayati tehlike altında olması,
durumlarından birinin varlığı gerekir. Bu halde kişinin yabancı ya da vatansız olması önem arz etmez. Sadece yukarıda ifade olunan tehlikelerden ikamet ettiği ülkede korunamayacağının ortaya konulması yeterlidir. Bu halde bu kişilere ikincil koruma statüsü verilir.[2]
Uluslararası koruma başvurusu valiliklere bizzat yapılır. Türkiye’de “uluslararası koruma” başvurusu yapmak için herhangi bir yasal süre sınırlaması bulunmamaktadır.
İl Göç İdaresine başvurarak yapmış olduğunuz Uluslararası Koruma talebinin; yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde başvurunuz hakkında red kararı verilmesi halinde bu karar tarafınıza tebliğ edilmelidir.
Uluslararası Koruma talebiniz; Türkiye’de uluslararası korumadan yararlanma şartlarına haiz olmadığınız yönünde bir değerlendirme yapıldığı durumda başvurunuz hakkında ret kararı verilir.[3]
Uluslararası Koruma Talebinin reddi kararının yazılı olarak tebliğinden sonra, bu karara karşı idari itirazda bulunmak veya dava açmak üzere iki farklı yol bulunmaktadır. Başvurunun hangi nedenlerle reddediğildiği önemlidir zira başvurulacak kanun yolu ve idare mahkemesinde dava açılacaksa dahi dava açma süresi de buna göre değişecektir.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) m. 80 f.1 bent a uyarınca bazı red nedenlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde Uluslararası Koruma Değerlendirme Komisyonuna idari itiraz yapılabilirken, bazı red kararlarına karşı sadece idare mahkemesinde yargı yoluna başvurulabilmektedir. Üstelik bu yargı yollarına başvuru süresi de yine red sebeplerine göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle koruma başvurusunun reddedilme sebebi, red kararına karşı hangi yola başvuralacağının tespit edilmesi açısından önemlidir.
Uluslararası koruma talebi hakkında;
[1] Zeynep Deniz ALTINSOY, Yabancılar Hukuku Çerçevesinde Uluslararası Koruma, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mayıs, 2015, s.35. (Çevrimiçi : https://www.lexpera.com.tr/ E.T. : 13.06.2021).
[2] https://www.bascihukuk.com/uluslararasi-koruma-statusu-nedir/ (E.T.: 13.06.2021).
[3] https://www.gozel.av.tr/uluslararasi-koruma-basvurusunun-reddi/ (E.T.:14.06.2020).
- YUKK m. 64 uyarınca Uluslararası Korumanın Haricinde Tutulmaya,
- YUKK m. 72 uyarınca Başvurunun Kabul Edilemez Olduğuna
- YUKK m. 77 uyarınca Başvurunun Geri Çekilmiş Sayılmasına
- YUKK m. 78 uyarınca Başvurunun Reddine (Asıl Karar)
- YUKK m. 79 uyarınca Hızlandırılmış Değerlendirme Sonucu Başvurunun Reddine,
- YUKK m. 85 uyarınca Koruma Kararının Sona Ermesine
- YUKK m. 86 uyarınca Koruma Kararının İptaline,
karar verilebilir.
Öncelikle belirtilmesi gerekir ki, YUKK m. 80’de düzenlenen İdari İtiraz ve Yargı Yolu maddesinin f. 1, a bendi gereğince alınan kararlara karşı Uluslararası Değerleme Komisyonu’na itiraz edilebileceği, fakat YUKK m. 68 (İdari Gözerim Altına Alınma), m. 72 ( Kabul Edilemez Başvuru) ve m. 79 (Hızlandırılmış Değerlendirme) gereğince verilen kararlara karşı sadece yargı yoluna başvurulabileceği ifade edilmiştir.
İdari gözetim kararını düzenleyen YUKK m.68/f.2’de sayılan durumlarda başvurucunun idari gözetim altına alınabileceği ifade edilmiş, f.7’de ise bu karara karşı yargı yolu niteliğinde olan Sulh Ceza Hakimine başvurulabileceği ifade edilmiştir.
Kısaca belirtmek gerekirse, YUKK m. 68 gereği başvurucular sadece uluslararası koruma başvurusunda bulunuldukları için idari gözetim altına alınmazlar. İdari gözetim altına alma istisnai bir işlem olup, yalnızca YUKK m.68/f.2’de sayılan dört halde başvuru sahibi idari gözetim altına alınabilir.
YUKK m. 68/f.2 gereğince idari gözetim altına alınmayı gerektiren durumlar şunlardır;
a) Kimlik veya vatandaşlık bilgilerinin doğruluğuyla ilgili ciddi şüphe varsa, bu bilgilerinin tespiti amacıyla
b) Sınır kapılarında usulüne aykırı surette ülkeye girmekten alıkonulması amacıyla
c) İdari gözetim altına alınmaması durumunda başvurusuna temel oluşturan unsurların belirlenemeyecek olması hâli.
ç) Kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından ciddi tehlike oluşturması hâli.
Yani idari gözetim altına alınma kararı bakımından, yukarıda belirtilen hallerdeki idari gözetim altına alınma kararlarına karşı idari itiraz değil, yargı yoluna başvurulmalıdır. Bu başvuru, idari gözetimi durdurmayacaktır. Sulh ceza hakimi ise bu başvuruyu beş gün (5 gün) içerisinde sonuçlandırmak zorundadır
Tesis edildiği takdirde kendisine karşı yalnızca yargı yoluna başvurulabilecek başvurunun reddi niteliğindeki diğer idari işlemler yine YUKK m. 80 f.1 / (a) bendinde;
- Başvurunun kabul edilemez olduğuna (YUKK m. 72) ve
- Hızlandırılmış Değerlendirme(YUKK m. 79) Sonucunda Başvurunun reddine dair kararlar olarak ifade edilmiştir.
YUKK m. 80 / f. 1/ b.(ç)’de ise idari gözetim kararı hariç, uluslararası koruma başvurusunun YUKK m.72 ve YUKK m. 79’ daki gerekçelere dayanılarak reddi halinde, idari işlem niteliğindeki ilgili kararların başvurucuya tebliğinden itibaren on beş gün (15 gün) içinde; diğer gerekçelerle alınan idari karar ve işlemlere karşı ise kararın tebliğinden itibaren otuz gün (30 gün) içinde, yetkili idare mahkemesine başvurulabileceği belirtilmiştir.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Yönetmeliği’nde de bu husus İdare Mahkemesine Başvuru başlığı altında şu şekilde ifade edilmiştir;
YUKK MADDE 101
(1) Kabul edilemez başvuru ile hızlandırılmış değerlendirme kararlarına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde başvuru sahibi veya avukatı ya da yasal temsilcisi yetkili idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir.
(2) İdari gözetim, kabul edilemez başvuru ve hızlandırılmış değerlendirme kararları dışında alınan idari kararlara karşı kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemesine başvurulabilir.
(3) Uluslararası koruma değerlendirme komisyonuna itiraz edilmesi, ilgili kişinin yetkili idare mahkemesine başvurma hakkını engellemez ve dava açma süresini durdurmaz. Ancak Komisyona itiraz eden kişinin aynı zamanda yetkili idare mahkemesine de başvurduğu anlaşılırsa, komisyon yapılan başvuru hakkındaki incelemeyi durdurur.
Burada söz konusu idari işlemin iptaline dair açılacak olan davadaki yetkili mahkemenin belirlenmesinde, idare mahkemesinin yetkisine dair özel yetki kuralı bulunmadığından, İdari Yargılama Usulü Kanunu m. 32 gereğince, ‘’ Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.’’ Yani iptali istenen veya idari itirazda bulunulan işlemi tesis eden idari makamın bulunduğu yerdeki idare mahkemesi yetkilidir.
Yine belirtilmelidir ki YUKK m. 72’de düzenlenen kabul edilemez başvuru kararı ve YUKK m. 79’da düzenlenen Hızlandırılmış Değerlendirme neticesinde başvurunun reddine dair verilen karara karşı idare mahkemesine yapılan söz konusu başvurunun reddi niteliğindeki idari işlemin iptaline yönelik başvurular, on beş gün (15 gün) içinde sonuçlandırılır. Buradaki en önemli nokta ise, mahkemenin bu tür başvuruların reddine dair vermiş olduğu kararın KESİN OLMASIDIR.
Uluslararası başvurular bakımından, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kabul veya red kararlarına karşı açılan idari işlemin iptali davalarında, idare mahkemesi, ağırlıklı olarak dava konusu idari işlemin iptaline karar vermekle birlikte, bazı durumlarda da davanın reddine karar vermektedir.
- ANKARA 1. İDARE MAHKEMESİNİN 2014/2068 E. ,2015/849 K. Sayılı ve 22/04/2015 tarihli kararında davaya konu UA başvurusunun reddine dair idari işlemin iptaline karar vermiştir. Bu kararda özetle;
- Uluslararası koruma talebi reddedilen İran vatandaşı olan davacı, İran’da din değiştirerek Hristiyan olduğunu, İran’da bu durumda din deiştirenlerin idam edildiğini, kendisinin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nce ‘’mülteci’’ olarak tanındığından bahisle uluslararası koruma talebinin reddine dair Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce verilen kararın iptalini istemektedir. Davalı idare ise davacının yasal yollarla Türkiye’ye girdiğini fakat daha sonra kendisine verilen imza yükümlülüğüne aykırı davrandığını bu nedenle UA koruma dosyasının kapatılmasına karar verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
- Bu red işleminin iptaline dair açılan davada mahkeme dava konusu olayı ele almadan önce bu olaya dair ulusal metinleri incelemiştir. Anayasanın 16.maddesine ( Temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletlerarası hukuka uygun şekilde sınırlanabileceği) ve 90. Maddesine (Türkiye ile diğer devletler arasında akdedilen uluslararası sözleşmelerin nasıl onaylandığı ve bu sözleşmelerin kanun hükmünde olduğu ve kanunlar ile bu tür antlaşmalar arasında çıkan ihtilaflarda milletlerarası antlaşmaların esas alınacağı) değinmiştir.
Daha sonra 6458 s. YUKK m. 3’ de tanımlanan başvuru sahibi ve uluslararası korumanın tanımına yer vermiştir. Bu maddenin 1. Fıkrasının ‘’r’’ bendinde uluslararası korumanı, yukarıda açıklamaları yapılan
- mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statülerini ifade ettiği belirtilmiştir. Aynı kanunun bu üç statüyü tanımlayan 61, 62 ve 63. Maddelerine yer verilmiş, sonrasında başvuru sahibi ile yapılacak mülakatın prosedürünün ne olduğunu, nasıl yapılacağını anlatan 75. maddeye değinilerek, ardından 93. madde gereği başvuruları incelerken, etkin ve adil karar verebilmek, iddia edilen hususların doğruluğunu tespit edebilmek amacıyla, menşe, ikamet ve transit üleklerle BM Mülteciler Yüksek Komiserliği kaynaklarından güncel bilgilerin toplanması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Dava konusu uluslararası metinler bakımından, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolünün 1. maddesine yer verilip (‘’ ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahsa uygulanacaktır.’’) Türkiye’nin bu maddeye çekince koyarak yalnızca Avrupa’dan gelenlere mülteci statüsü tanıdığını, Avrupa dışından gelenlere ise sığınmacı statüsü tanıdığını belirtmiştir.
- Olaylar ve olgular kısmında; İran vatandaşı davacının yasal yollardan Türkiye’ye girdiği ve UA koruma talebinde bulunduğu fakat Kütahya’da imza yükümlülüğünü yerine getirmediği, dosyanın kapatıldığı sonra yine başvuruda bulunulduğu, bu kez ise başvurunun reddedildiği özetlenmiştir.
- Sonuç ve değerlendirme kısmında mahkeme; uluslararası korumanın, başvuru sahibiniin vatandaşı olduğu ülkede, ırki dini tabiiyeti veya siyasidüşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı nedenlerle korktuğu için ülkesinin korumasından yararlanamayan, yararlanmak istemeyen, ikamet ettiği ülkeye dönemeyen ya da dönmek istemeyen kişilere sağlanan statü olduğunu ifade etmiş, bu statüye sahip olmanın ilk koşulunun da dolayısıyla haklı neden dayalı zulüm korkusu olduğunu ifade etmiştir. UA koruma başvurularında değerlendirilmesi gereken şeyin, haklı sebebe dayanan zulüm korkusunun olup olmadığı, bu değerlendirmenin ise nesnel ve öznel olarak yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucunun başvurusu, mülteci statüsü açısından değerlendirildiğinde, koruma talebine dayanak olan iddiaların Avrupa ülkesi arasında yer almayan İran’a dair olması nedeniyle davacının mülteci statüsü elde edemeyeceğine karar verilmiştir. Diğer statülerden birine girip girmediğinin saptanması noktasında, davacının din değiştirdiği için kötü muamele riski ile karşı karşıya olduğu iddiasına yönelik olarak davalı idare tarafından iddiaların doğruluğu, iddialar doğru ise de kötü muamele yasağı ve hatta yaşam hakkı açısındann gerçek bir riskin varlığı noktasında bir irdeleme yapılmadığı ifade edilmiştir.
- Zira 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesini imzalayan devletlere, başvurucularının iddialarının gerçekliğini, doğruluğunu araştırma ve tespiti halinde bu konudaki riskin, koruma kapsamına alınmaya değer eşiğin üzerinde olup olmadığını belirleme görevi verilmiştir. Bu mükellefiyet YUKK m. 93’te de bilgi toplma görevi şeklinde ifade edilmiştir.
Mahkeme, idarenin Cenevre sözleşmesince verilen görevlere uymadan ve YUKK m.93’te belirtilen bilgi toplama yükümlülüğünü yerine getirmeden tesis ettiği başvurunun reddine dair dava konusu idari işlemi hukuka aykırı bulmuş ve bu İDARİ İŞLEMİN İPTALİNE KARAR VERMİŞTİR.
- ANKARA 1. İDARE MAHKEMESİNİN 2015/1210 E. ,2016/52 K. Sayılı ve 15/01/2016 tarihli kararında davaya konu UA başvurusunun reddine dair idari işlemin iptaline karar vermiştir. Bu kararda özetle;
- Suriye vatandaşı olan davacı, Suriye’de meydana gelen savaş sonrası savaşmaya zorlandığı, savaşmayı reddeden hümanist bir insan olduğu için ülkesini terk ettiği ve can ve mal güvenliğinin olmadığndan dolayı talep ettiği UA koruma başvursunun reddine dair işlemin iptalini istemektedir. Davalı idare ise, davacının amacının UA koruma prsodeürü ile ülkemizde kalış süresini uzatmak olduğunu şartlı mülteci statüsü tanınmayan davacının daha sorna belirli süre Lübnan’da yaşadığını ve bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. Mahkeme kararında özetle;
- Bu red işleminin iptaline dair açılan davada mahkeme dava konusu olayı ele almadan önce bu olaya dair ulusal metinleri ele almıştır. Anayasanın 16.maddesine ( Temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletlerarası hukuka uygun şekilde sınırlanabileceği) ve 90. Maddesine (Türkiye ile diğer devletler arasında akdedilen uluslararası sözleşmelerin nasıl onaylandığı ve bu sözleşmelerin kanun hükmünde olduğu ve kanunlar ile bu tür antlaşmalar arasında çıkan ihtilaflarda milletlerarası antlaşmaların esas alınacağı) değinmiştir.
- Daha sonra 6458 s. YUKK m. 3’ de tanımlanan başvuru sahibi ve uluslararası korumanın tanımına yer vermiştir. Bu maddenin 1. Fıkrasının ‘’r’’ bendinde uluslararası korumanın , yukarıda açıklamaları yapılan mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statülerini ifade ettiği belirtilmiştir. Aynı kanunun bu üç statüyü tanımlayan 61, 62 ve 63. Maddelerine yer verilmiş, 63. Maddede ‘’İkincil Koruma Statüsü’’ tanımlanmıştır.
‘’Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde; a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek, b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak, c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.
- Olayda başvrucunun sahte kimlikle ülkeye giriş yapmaya çalıştığı için kabul edilmediği ve geri gönderildiği ancak tekrar Türkiyeye iade edildiği, bu esnada da UA koruma başvurusunda bulunduğunu, anılan talebin hızlandırılmış başvuru kapsamında değerlendirilerek, başvurunun reddildiği ifade edilmiştir. UA koruma başvurusunda bulunan bu kişinin her şeyden önce koruma talep edebilmesi için, mevzuatta sayılan sebeplerden dolayı, haklı sebebe yani zulme uğrama ihtimalinden dolayı, vatandaşı olduğu veya ikamet ettiği ülkeye dönmediği, dönemediği durum içerisinde olması gerekir. Zulüm korkusu nesnel ve öznel olarak değerlendirilmeli, nesnel olarak o ülkenin içerisinde bulunduğu koşullar ele alınmalıdır.
- 1951 tarihli Cenevre sözleşmesi ve YUKK m. 63 te düzenlenen ikincil koruma statüsünün YUKK m. 63/f.1/b.c ‘de yer alan hali işbu olayda bulunmaktadır. Maddenin a ve b bentleri kişiye özel durumların varlığı şartını aramasına rağmen, c bendi ülke genelinde veya uluslararası olarak var olan bir silahlı çatışma, şiddet hareketleri gibi durumlar yüzünden karşılaşılabilecek ciddi tehditlerin varlığını nedeni ile kendi ülkesinin korumasından yararlanamayan veya bunu istemeyen bir başvurucu şartını aramaktadır. Davacının şartlı mütleci kapsamında mı yoksa ikincil koruma statüsüne mi alınacağına karar verilmesi için, idarece gerekli araştırmanın ve bilgi toplama faaliyetinin yapılmadığı ve bu nedenle de başvurunun reddi işleminin hukuka aykırı olduğuna mahkemece karar verilmiş ve davaya konu idari işlem iptal edilmiştir. Burada verilen karar kesindir. Zira reddedilen başvuru talebi YUKK m. 79 kapsamında Hızlandırılmış Başvuru Kapsamında değerlendirilerek reddedilmiş olup, yukarıda da izah edildiği üzere, bu kapsamda değerlendirmeye alınan başvurular sonucunda verilen red kararlarına karşı YUKK m. 80 / f. 1/ b.(d)’de yer alan ‘’72 nci ve 79 uncu maddeler çerçevesinde mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir.’’ İfadesiyle, m. 79 ‘ da düzenlenen Hızlandırılmış Başvuru Değerlendirmeleri neticesinde verilen başvurunun reddi kararlarına karşı idare mahkemesinde dava açılırsa, bu mahkeme hükmünün kesin olacağı ortaya konulmuştur.
- ANKARA 1. İDARE MAHKEMESİNİN 2015/594 E. ,2015/2960 K. Sayılı ve 24/12/2015 tarihli kararında ise bu kez DAVANIN REDDİNE karar verilmiş, yani söz konusu başvurunun reddine dair tesis edilen idari işlemin hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir. Bu kararda özetle;
Çeçen etnik kökenli davacı, Rusya Federasyonu tarafından, dini inançları nedeni ile zulüm gördüğü etnik ve dini ayrımcılığa marz kaldığı ve ülkesinden şiddet hareketlerinin olduğundan bahisle UA başvurusunda bulunulmuştur. Davalı idare ise, davacı hakkında G-87 (Genel Güvenlik) tahdit kodu ile giriş yapıldığını, Türkiyey’i çatışma bölgelerine girmek için transit devlet olarak kullandığını, ülke için ciddi tehlike içeren bir yabancı olduğundan hakkında G-87 kodu ile giriş yapıldığını ve UA korumasına başvurmasının asıl amacının,
- Türkiye’de daha uzun süre kalmak olduğunu belirterek, uluslararası koruma başvurusunun reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
- Mahkeme tarafında yukarıdaki kararlarda da değinildiği gibi ulusal ve uluslararası mevzuat açısından değerlendirme yapılmış ve fakat diğer kararlardan farklı olarak burada mahkeme YUKK m.64/5 ‘ de Uluslararası Korumanın Haricinde Tutulma başlığı altında düzenlenen hükümlere de yer vermiş ve bu maddenin 5. fıkrasında yer alan ‘’Birinci fıkranın (c) bendi ile üçüncü ve dördüncü fıkralardaki durumlara ek olarak; kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından tehlike oluşturduğuna dair ciddi emareler bulunan yabancı veya vatansız kişi ile birinci fıkranın (c) bendi kapsamında olmayan, fakat Türkiye’de işlenmesi hâlinde hapis cezası verilmesini gerektiren suç veya suçları daha önce işleyen ve sadece bu suçun cezasını çekmemek için menşe veya ikamet ülkesini terk eden yabancı veya vatansız kişi, ikincil korumadan hariçte tutulur.’’ maddesini belirtmiştir. Cenevre sözleşmesinde, BM antlaşmasının amacının uluslararsı barış ve güvenliği korumak alduğu ifade edilmiştir. Ayrıca Cenevre Sözleşmesi’nin 1. Bölümü 1/6-F maddesinin c bendinde de birleşmiş milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden suçlu olduğuna dair hakkında ciddi kanaat mevcut olan bir kişi hakkında bu sözleşme hükümlerinin uygulamayacağı da açıklanmıştır.
- Mahkeme başvurucunun kamu düzeni ve güvenliği için ciddi anlamda tehlike oluşturduğuna kanaat getirmektedir. Zira davalı idarenin cevabında G-87 kodunun Türkiye’nin kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından ciddi tehlike arz eden ve türkiyeye girmesinde sakıncı bulunan yabancılar için verildiği ve başvurucunun türkiyeyi jeopolitik açıdan geçiş yapmak amacı ile kullandığını beyan etmiştir. Mahkeme de kararında bu beyana yakın bir görüş sunmuş, idarenin G-87 tahdit kodu tahsis etmiş olmasının başvurunun reddedilmesi için yeterli olduğu , bu kodun kamu güvenliği ve düzeni açısından tehdit ve tehlike yarattığı , güvenlik açısından riskli olan durumda başvurunun reddedilebileceğini belirtmiş ve bu gerekçelerle reddi meşru kılan gerek Cenevre antlaşması gerek BM Antlaşmasının amacı ve gerek de YUKK m. 64/5’te uuluslararası koruma haricinde tutulma başlığı altındaki ifadelere atıf yapmıştır ve bu antlaşma ve kanunlardaki atıflarla, başvurucunun uluslararası koruma haricinde tutulması gerektiğine ve Türkiye tarafından UA koruma başvurusunun kabul edilemeyeceğine dair kararda hukuka aykırılık bulunmadığına hükmederek, davanın reddine karar vermiştir.
Yukarıdaki karar G-87 tahdit kodu ile ülkeye giriş yapan bir çeçen etnik köklü bir yabancının açmış olduğu bir davaya ilişkin olup, aşağıdaki karar da yine G-87 tahdit kodu ile ülkeye giriş yapan Çeçen etnik kökenli bir başvurucunun koruma talebinin reddine karşı açmış olduğu davaya dairdir. G-87 tahdit koduile ülkemize giren ve sonrasında uluslararası koruma talebinde bulunan başvurucuların başvurularının reddine dair verilen kararların iptali için açılan davalarda, mahkeme iki olay bazında konuların aynı olması ve başvurucuların ikisinin de G-87 kodu ile giriş yapmasına rağmen farklı hüküm kurmuş olup, ikinci karar da açıklandıktan sonra mahkemenin aynı konuda vermiş olduğu iki farklı karar üzerinde durulacaktır.
- ANKARA 1. İDARE MAHKEMESİNİN 2015/1210 E. ,2016/52 K. Sayılı ve 15/01/2016 tarihli kararında davaya konu UA başvurusunun reddine dair idari işlemin iptaline karar vermiştir. Bu kararda özetle;
Rusya Federasyonu vatandaşı olan başvurucu, 2012 yılından berieşi ve çocuklarıyla beraber Türkiye’de yaşadığını, eşi ve çocuklarının Belçika vatandaşı olduğunu, dini ve siyasi düşünceleri nedeni ile zulme uğrayacağı endişesiyle ülkesini terk ettiği, Belçika’da da polisin taciz ve baskısına uğradığını, her iki abisinin de Rusya tarafından öldürüldüğünü, kuzenlerinin kaçırıldığını ve bir daha haber alınamadığını, Rusya tarafından arandığını ve eğer sınır dışı edilirse insanlık dışı muameleye maruz kalacağını kişi hak ve özgürlüğünden yoksun kalacağını, adil yargılanma hakkı ve yaşam hakkının kuvvetle muhtemel ihlal edileceğini ileri sürerek, söz konusu uluslararsı koruma başvurusunun reddine dair tesis edilen idari işlemi iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı idare ise, davacının asıl amacının uluslararası koruma sistemini kullanarak geri gönderilmemek ve Türkiye’de kalmak olduğunu, zulüm görme korkusunun yerinde olup olmadığı değerlendirilirken zulme neden olan ırk, din, milliyet, sosyal ya da siyasal özelliğe sahip olması gerektiği, davacı hakkında G-87 (Genel Güvenlik) tahdit kodu ile veri girişi yapıldığı, idarenin bu girişinin, ülkemizin çatışma bölgelerine geçiş için
güzergah olarak kullanılmasını önlemek amaçlı olduğu, davacının, güvenli ülke olan Belçika’dan geldiği, tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir.
Mahkeme, kararında öncelikle ilgili ulusal ve uluslararası kaynaklara değinmesinin akabinde, davacının uluslararası koruma başvurusunda bulunmasından sonra kendisiyle yapılan mülakat sonucunda hazırlanan mülakat raporunda davacı hakkında ‘’ herhangi bir kanaat hasıl omadığı’’şeklinde değerlendirme yapıldığını belirtmiştir. Daha sonra; G-87 tahdit kodu ile ilgili idareden temin edilen tüm bilgi ve belgelerden, davacı hakkındaki G-87 tahdit kodunun gerekçesinin, davacının Rus Çeçen çatışmasında çeçenlerle ilişkisinin olduğu, silahlı mücadeleye kaynak sağladığı, Belçika’daki evinde yapılan aramalarda Çeçenistan’daki mücadeleye ilişkin propaganda videolarının bulunduğu şeklindeki bilgiler olduğu ifade edilerek, davacının Türkiye’yi çatışma bölgelerine geçiş için güzergah olarak kullandığında, uluslararası savaşçı olduğuna veya herhangi bir şekilde ülkemiz için güvenlik tehdidi oluşturduğuna dair herhangi bir tespitin bulunmadığı, davacının ülkesinde muhalif grupta yer almasının da uluslararası koruma kapsamına alınması açısından aleyhine bir durum teşkil etmediği, bilakis ülkesinde iddia ettiği baskılara uğrama ihtimalini güçlendirdiği belirtilmiştir.
Mahkeme, davalı idarenin işlem gerekçesinin yetersiz, somut olarak bir delile dayandırılamadığını öne sürerek, davacı hakkındaki G-87 kodunun gösterildiği ve fakat tahdit kodunun gerekçesinin davalı idare tarafından İSPATLANAMADIĞINI, DAVACININ ÜLKEMİZİ ÇATIŞMA ALANLARINA GEÇİŞ GÜZERGAHI OLARAK KULLANDIĞINA DAİR HİÇBİR SOMUT BİLGİ VE BELGENİN DOSYAYA SUNULMADIĞINI, DAVACININ RUSYA FEDERASYONU’NA SINIRDIŞI EDİLMESİ HALİNDE BU ÜLKEDE YAŞAMINA YA DA MADDİ VE MANEVİ VARLIĞINA YÖNELİK RİSK BULUNDUĞU İDDİALARININ CİDDİ NİTELİKTE OLDUĞU ANLAŞILDIĞI İÇİN DAVACININ NESNEL DURUMUNUN GÖZ ARDI EDİLEREK HEM G-87 KODUNUN TAHSİS GEREKÇESİNİN HEM DE KORUMA BAŞVURUSUNUN REDDİNE DAİR HİÇBİR SOMUT GEREKÇEYE DAYANDIRILMADAN TESİS EDİLEN İDARİ İŞLEMİN HUKUKA AYKIRI OLDUĞUNA VE İPTALİNE KARAR VERMİŞTİR.
Verilen bu karara karşı 30 gün içerisinde yargı yoluna başvurulabilmektedir. Zira burada verilen karar YUKK. Madde 72 veya madde 79 kapsamında verilmiş bir karar değildir. YUKK m.80/f.1/b.d ‘de ’’ 72 nci ve 79 uncu maddeler çerçevesinde mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir.’’ hükmü yer almaktadır. Madde 72 (Kabul Edilemez Başvuru) ve madde 79 (Hızlandırılmış Değerlendirme) kapsamında verilen uluslararası koruma başvurusunun reddi kararı niteliğindeki idari işlemin iptali için on beş gücünde yetkili idare mahkemede açılan ilgili idari işlemin iptaline yönelik dava sonucundaki kararalar kesin olup, bu kararlara karşı herhangi bir yargı yoluna gidilemezken, 72. Ve 79. maddeler haricindeki uluslararası koruma başvurusunun reddine dair idari işlemlerin iptali için açılan davaların sonucunda verilen kararlar, kesin olamyıp bu kararlara karşı Danıştay’a temyiz başvurusnda bulunulabilmektedir.
Bu kararda da, uluslararası koruma başvurusu kabul edilemez başvuru (YUKK m.72) veya hızlandırılmış değerlendirme (YUKK m.79) sebebiyle değilde, diğer red nedenleri kapsamında reddedildiğinden, YUKK m. 80/f.1/b.d ‘de belirtilen kesin hüküm teşkil edecek mahkeme kararlarına esas olan red hallerinden yani YUKK m. 72 ya da YUKK m. 79 hallerinden değldir. Bu nedenle de bu karara karşı 30 gün içerisinde Danıştay’da temyiz yoluna gidilebilecektir.
Son iki karar bazında mahkemenin tutumu noktasında tahlili gereken hususlar vardır. Şöyle ki; son iki kararda da başvurucu, ülkeye G-87 (Genel Güvenlik) tahdit kodu ile girmiştir. Aynı mahkeme, bu iki farklı davada farklı karar vemiş olup, ilk kararda, G-87 kodunun varlığını, ve G-87 tahsis kodunun varlığını ileri sürerek savunma yapan idarenin ileri sürmüş olduğu iddiaları dikkate almış, bu iddialarının somut dayanakların, bilgi ve belgelerin olmasını aramamışken ve idari işlemin iptali için açılan davayı reddederek uluslararası koruma başvurusunun reddine dair kararı hukuka uygun bulmuşken; ikinci kararda mahkeme bu sefer, idarenin G-87 kodu ile ülkeye giriş yapan başvurucunun uluslararası koruma talebini G-87 kodunun varlığı ileri sürerek reddederken bu tahdit kodunun dayanağını ispatlayamadığını belirtmiş, ayrıca başvurucunun kendi ülkesinde dahil olduğu siyasi grup nedeni ile Türkiye’yi çatışma bölgesine geçiş güzergahı olarak kullandığına ve başvurucunun uluslararası savaşçı olduğuna dair herhangi bir tespitin
bulunmadığını, bu nedenle de idari işlemin hukuka aykırı olduğuna kanaat getirerek, davayı kabul etmiş ve idari işlemin iptaline karar vermiştir.
Görülmektedir ki, aynı konuda aynı mahkemenin bir olumsuz bir de olumlu kararı mevcuttur. Bu durumda her davada, iptali istene her idari işlemde, başvurucunun başvuru sebebpleri gerek ulusal gerek uluslararası mevzuat çerçevesinde iyice değerlendirilmeli ve idare de bu yönde bir idari işlem tesis etmelidir.
Sonuç olarak, gerek dünyanın içerisinde bulunduğu göç ve ulusal, uluslararası savaşların mevcudiyeti, gerek ülkelerin içerisinde bulundukları siyasi, sosyal, iktisadi ve dini konjonktür gereği, her geçen kendi vatandaşı olduğu ülkede yaşayamayan, belirli haklı zulüm, ayrımcılık yaşam hakkı, özgürlüğü riski ve ciddi tehditleri ile karşılaşan birden çok kişi olmaktadır. Ve bu kişiler, vatandaşı oldukları ülkenin dışında bir ülkeden koruma talep etmekte, başka bir ülkeye sığınmaya çalışarak, yaşamlarını idame ettirmek durumunda kalmaktadırlar. İşte Türkiye de bulunduğu coğrafi konum ve uluslararası ilişkileri nedeni ile uluslararası koruma talep edilen bir ülke konumunda olmayı sürdürmektedir. Ülkemiz bu kapsamda gerek 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve ilgili ek protokolü, gerekse kendi iç mevzuatı ile ( Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu gibi ) uluslararası hukuku ilgilendiren ve oldukça yoğun olan bir alanda gerekli kodifikasyonları ve hukuki düzenlemeleri yapmakta olup, her geçen gün değişen ve gelişen şartlarda, ülkelerin içerisinde bulunduğu politik ve siyasi olayları da göz önüne alarak da gerekli hukuki altyapıyı kurmaya, düzenlemeleri sistematikleştirmeye devam etmektedir.
KAYNAKÇA
https://www.unhcr.org/tr/11080-uluslararasi-koruma-nedir.html (E.T. : 13.06.2021).
ÇELİKEL AYSEL, Yabancılar Hukuku, 24. Basım, İnkılap Kitabevi, 2018, İstanbul, s. 158.
Neşe Baran ÇELİK, Türk Hukukunda Uluslararası Koruma Başvurusunda Bulunan Veya Uluslararası Korumadan Yararlanan Yabancıların Hak Ve Yükümlülükleri, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Özel Sayı C. 1, 2015, s.71-72. (Çevrimiçi : https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/208372 E.T.:13.06.2021).
Zeynep Deniz ALTINSOY, Yabancılar Hukuku Çerçevesinde Uluslararası Koruma, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mayıs, 2015, s.42. (Çevrimiçi : https://www.lexpera.com.tr/ E.T. : 13.06.2021).
https://www.bascihukuk.com/uluslararasi-koruma-statusu-nedir/ (E.T.: 13.06.2021).
https://www.gozel.av.tr/uluslararasi-koruma-basvurusunun-reddi/ (E.T.:14.06.2020).
Yazıyı Paylaş: